Klasik Müzik Notları   Klasik Müzik   Besteciler  Eserler  Solistler  Hakkında  İletişim
 
 
 Eser, Besteci, Solist Aratın:
 

 



Klasik Notları






Klasik Notları Twitter Hesabı

Medeniyetler Beşiğinde Klasik Müzik

Bulunduğumuz coğrafya, yüz yıllarca birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmış, aynı zamanda doğu ile batı arasında bir köprü olmuştur. Adım başı tarih, adım başı geçmiş medeniyetlerin izleri… Hititler, Romalılar, Bizanslar; mescitler, hanlar, hamamlar yapan Selçuklular onların ardından Anadolu Selçukluları, onların arasından bir beylik ve büyük bir devlet Osmanlı… Osmanlının ardından da binbir emekle kurulan Türkiye Cumhuriyeti… İşte bu yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin genç bireylerinden;

Ahmed Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferid Alnar
Necil Kazım Akses

1900'lü yılların başında doğmuş ve Atatürk tarafından müzik eğitimi için yurtdışına gönderilmiş sanatçılardır. Geri geldiklerinde Türk müziği ile klasik müziği harmanlayarak Türk klasik müziğinin oluşmasında öncü olmuşlardır. Türk beşleri olarak adlandırılan bu grup, batı müziği ile birlikte Anadolu'ya özgün motifleri bir arada kullanmış ve medeniyetler beşiğinin zenginliğini en iyi şekilde eserlerine yansıtmıştır. Onların ardından da bir çok besteci bu alanda eserler vermiştir. Bu kişiler sadece besteleyip çalmakla kalmamış aynı zamanda doğu ile batı arasında bir köprü olmuşlardır. Bestelenen eserler dünyada büyük yankı uyandırmış ve birçok yabancı orkestra tarafından yorumlanmıştır. Bu sayede Anadolu medeniyetlerinin izleri Türk klasik müziği ile dünyaya yayılmıştır.

Bestecilerin eserlerinden örnek verecek olursak;

Hasan Ferid Alnar, Kanun Konçertosu

Dünyanın ilk kanun konçertosudur. Ferid Alnar daha önce tasarladığı bu konçertoyu 1946 yılında Roma'da bulunduğu sırada yazmaya başlamış, Ankara'da tamamlamıştır. Konçerto ilk defa 1951 yılında Viyana Radyosu'nda, Viyana Senfonicileri Orkestrası eşliğinde seslendirilmiştir. Alnar, daha sonra konçertonun üçüncü bölümünü beğenmeyerek yeniden yazmayı denemiştir. 1958 ilkbaharında Mevlana'yı ziyareti sonrasında Ankara dönüşünde üçüncü bölümü birkaç gün içerisinde yazmıştır. Eser birçok orkestra tarafından yorumlanmıştır.


Ulvi Cemal Erkin, Köçekçe

Eski İstanbul'da kadın ve erkekler ayrı ayrı eğlenirdi. Köçek adı verilen kadın kılığındaki erkekler çalgı veya şarkı eşliğinde dans ederlerdi. Besteci bu eğlencelerde çalınan karcığar ve hicaz makamındaki bazı örnekleri derleyerek dans rapsodisi başlığı altında altında Köçekçe Süiti'ni oluşturmuştur.
1942'de CHP'nin açtığı ulusal kompozisyon yarışmasında birinciliği kazanan ve ilk defa 1 Şubat 1943'te E. Praetorius yönetimindeki Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası tarafından Ankara Radyosu stüdyosunda seslendirilen bu renkli eser, Ulvi Cemal Erkin'in en çok sevilen ve seslendirilen bestesi olmuştur.


Ahmed Adnan Saygun, Yunus Emre Oratoryosu

Ahmed Adnan Saygun'un 1942'de tamamladığı 'Yunus Emre Oratoryosu' 1946 yılında Ankara'da seslendirilmiş ve büyük başarı kazandırmıştır. En önemli eseri olarak kabul edilen bu eserde Saygun, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı'nın Dervişler Caddesi'nde Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve Amerika'ya daha sonradan eserin çevrileceği beş dile taşımış oluyordu.

Ahmed Adnan Saygun, Özsoy Operası

İran Şahının Türkiye'yi ziyareti şerefine Atatürk tarafından ısmarlanan Özsoy Operası ilk Türk operasıdır. Saygun tarafından dokuz ay gibi kısa bir sürede yazılan opera Türk milletinin doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kökü uzak tarihe dayanan kardeşliğini ifade etmektedir.

Saygun Yunus Emre Oratoryosu'ndan sonra Kerem, Gılgamış ve Köroğlu operalarını yazmış; Atatürk'e ve Anadolu'ya Destan gibi koral eserler, çeşitli konçertolar, oda müziği eserleri vb. bestelemiştir.


Cemal Reşit Rey

Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat (Operet), Hava-Cıva (Operet), Zeybek (Opera), Türkiye Senfonisi gibi birçok sevilen eserin bestecisidir.


Necil Kazım Akses

Ankara Kalesi (Senfonik Şiir), Piyano için Minyatürler, Keman ve Viyola için Konçertolar, Yaylılar için Dört Değerli Kuartet vb. başlıca yapıtları arasında sayılabilir.

Örnek olarak verdiğim bu eserlerin isimlerinden ve içeriklerinden anlaşılacağı gibi eserler biçimsel olarak batı müziği; teması, içeriği, özgün motifleri ile de Anadolu'ya aittir. Bu özellikleri sebebiyle de doğu ile batı arasında köprü oluşturmuşlardır.


Benzer bir örnek de Fazıl Say'ın İstanbul Senfonisi Op.28'dir:

Bu senfoninin ilk seslendirilişinde solist olarak Burcu Karadağ (Ney) --dünyadaki tek kadın neyzen--, Aykut Köselerli (Vurma sazlar), Hakan Güngör (Kanun) yer almıştır. Şef Gürer Aykal eşliğinde Borusan Filarmoni Orkestrası tarafından seslendirilmiştir. Görüldüğü gibi besteci sadece batı müziği enstrümanlarına yer vermemiş, aynı zamanda geleneksel Türk müziği enstrümanlarına da yer vermiştir.

Senfoni yedi tepeli İstanbul'a atıfta bulunarak yedi bölümden oluşuyor. Bunlar;


  1. Nostalji

  2. Tarikat

  3. Sultan Ahmet Camii

  4. Hoş Giyimli Genç Kızlar Adalar Vapurunda

  5. Haydarpaşa Garı'ndan Anadolu'ya Gidenler Üzerine

  6. Alem Gecesi

  7. Final



İstanbul Senfonisi Marmara Denizi'nin dalgalarının kıyıda sakince hışırdaması ile başlar. Final bölümünde besteci günümüzü anlatmıştır. 15 milyonluk nüfuslu metropol kentteki romantizmin, yaşamın kalmadığı, stresin ve sıkıntının hakim olduğu rengi algılarız. Ve İstanbul Senfonisi başladığı yere geri döner. Denizden gelen İstanbul Senfonisi denize dökülerek kaybolur.

Fazıl Say'ın diğer eserlerinden bazıları;


  • İpek yolu Konçertosu

  • Haremde 1001 Gece Keman Konçertosu

  • Kara Toprak (Piyano için Âşık Veysel'in teması üzerine)

  • Gülnihal (Piyano için Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin teması üzerine)

  • Nazım Oratoryosu



Medeniyetler kavşağının zenginliğinden sadece Türk besteciler etkilenmiyor. Örneğin Anjelika Akbar… Rus piyanist ve besteci 1990'lı yıllarda Türkiye'ye gelmiş ve çeşitli nedenlerden dolayı burada kalarak 1993 yılında Türk vatandaşlığına geçmiştir. Türk kültürünü zamanla benimsemiş, Anadolu insanı ve felsefesi onu çok etkilemiştir. Bu etki onun eserlerine de yansımaktadır.

Bestecinin Türkiye'ye geldikten sonra yazdığı ilk senfonik eseri Güneşin Doğduğu Ufuk (Piyano ve orkestra İçin rapsodi) Mustafa Kemal'e adanmıştır. Besteci piyanoyu Mustafa Kemal, orkestrayı ise Mustafa Kemal'in yaşadığı olaylar olarak tanımlamıştır. Piyano ile orkestra sürekli diyalog halindedir. Piyanodan gelen enerji orkestrayı giderek daha çok etkiler. Eser yerini kimi zaman kahramanlığa kimi zaman ise duygusallığa bırakıyor. Kahramanlık teması olarak İstiklal Marşı ile bitiyor.

Ben bunları anlatırken belki içinizden 'Anjelika Akbar ne anlar bizim önderimizden?' diyeceksiniz. Bestecinin bu soruya çok güzel bir yanıtı var:
"Mustafa Kemal gibi insanlar bir ülkeye ya da ırka ait değiller. Onlar tüm dünyaya mal olmuşlardır ve herkes onları kalplerinde hissedebilir. Benim de Mustafa Kemal'i sevmem ve hissedebilmem için Türkiye'de doğmama gerek yoktu."

Akbar 2003 yılında Bach A L'Oriantale adlı bir albüm çıkarmış ve bu albümde Bach müziğini oryantal perküsyonlar ile birleştirmiştir. Bazı klasik müzik çevrelerinden eleştiriler alan besteci albüm ile ilgili "Dağ köyünde çobanın söylediği türkü, Mozart'ın Senfonisi, Hint Ragası ya da Hırvat Dansı, doğu ritmleri ya da Bach'ın ölümsüz eserleri hepsi özünde BİR!.. Bu bir müzik deneyi değil çağın ihtiyacıdır. İnsanlar birbiriyle kucaklaşmadan önce müzikleri kucaklaşsın istedim." açıklamasında bulunmuştur.

2010 yılında "İçimdeki Türkiyem" albümünü çıkarmıştır. Bu albümdeki besteler Anjelika Akbar'ın Türkiye'de farklı zamanlarda yaşadığı olayları, etkilendiği insanları ve Türkiye'nin değişik dönemlerini yansıtmaktadır. İçimdeki Türkiyem albümü dinleyenleri adeta bir yolculuğa çıkartır. "Anadolu Esintileri"nde Anadolu'yu içimizde hissederken, "Yalnız Çınar"da Nazım Hikmet'in memleketine olan özlemi duyarız; "Gökler Kraliçesi" ile Kibele, Hz. Meryem ve Afrodit'i tanırken; "Güneşin Doğduğu Ufuk" ile Mustafa Kemal'i düşleriz; "Kırık Yay Üzerine Ağıt"ta 99'daki Marmara depreminin üzüntüsünü yaşarken, "Zamanın Nabzı" ile kendimizi gezegenimizin yerine koyar ve çektiği ıstırabı düşünürüz...

Gerçekten de doğu ile batının birleştiği bu coğrafya birçok besteciyi etkilemiştir. Bu besteciler klasik batı müziğiyle medeniyetler beşiğinin zengin kültürünü, geçmiş medeniyetlerin izlerini harmanlayarak bin bir kültürü, bin tanrı ilini etkili ve güzel bir şekilde dünyaya anlatmış, doğu ile batı arasında bir köprü olmuştur.

Bu yazının telif hakkı Klasik Notları sitesine ait olup, KlasikNotlari.com klasik müzik sitesinden alınmıştır.

İlginizi çekecek, öneririm:
Fazıl Say, İstanbul Senfonisi Op. 28

Sinem Genç


Takip edilmekten korkmuyoruz!.. Takip için tıklayın: twitter.com/klasiknotlari


klasik müzik, bale klasik müzik, bale

İlgili Yazılar


Referans bilgisi: "Medeniyetler Beşiğinde Klasik Müzik", 2012 , Klasik Notları sitesi, http://www.klasiknotlari.com/tr/313/Medeniyetler Besiginde Klasik Muzik.html


Sayfayı Paylaşayım




Klasik Notları Sitesi klasik müzikte kim kimdir, hangi dönem bestecilerinin eserleri nelerdir, hangi solistler ne virtüözüdür, kaliteli müzik nedir ne değildir... Konserlerde hangi abiye giysiler giyilir, altın elmas nasıl mücevherli takılar takılır!... Bestecilerin hayatları nasıldır, besteleri ne zaman yazılmış, nasıl ve neler ifade etmektedir, neden, niye, niçin gibi sorular için bir kaynak olma amacındadır.

Web sitemizde ilgilenebileceğiniz klasik müzik konulu teklifler yayınlanıyor.
Ad blocker eklentinizi bu site için devre dışı bırakarak indirimli ses sistemi, CD ve plak tekliflerini görebilirsiniz.

Klasik Müzik Notları
Mobil Kullanım İpuçları

   © 2009-2024 Klasik Notları | Klasik Müzik Sitesi | www.klasiknotlari.com